Derleyen: Ebe Tuba Güzel (sadehayat.com)
Yara çeşitli sebeplerle doku bütünlüğünün bozulması anlamına gelir. İnsanlık var olduğu günden beri farklı tedavi yöntemleri uygulayarak iyileştirmeyi amaçlamış ve bunun üzerine birçok bilimsel araştırma literatürlerde yerini almıştır.
Günümüz modern tıbbında yara bakımı; absorbanlar, doyurulmuş pansumanlar, saydam örtüler, köpükler, hidrojeller, kserojeller ve hidrokolloidler gibi pansuman türleri kullanılmakta. Bu yöntemler alternatif tıpta yerini hiberbarik oksijen tedavisi, negatif basınç ve bioterapi gibi yöntemlere bırakmaktadır. Bütün bunların yanında en yaygın olarak kullanılanı ise geleneksel tıp uygulamalarından bal pansumanıdır. (4)
BALIN YARA İYİLEŞTİRME ÜZERİNE ETKİSİ
Bal, serbest su miktarının çok düşük olmasına karşın, optimum iyileşme koşulları için nemli bir ortam oluşturmaktadır. Balın ozmotik etkisi sıvıyı yara dokusunun içinden çektiği için dokuların dehidratasyonuna neden olmaz. Böylelikle bal, pansumanın altında sulandırılmış bal filmi oluşturur, bu da pansumanın yara yatağına yapışmasına engel olur, pansuman değişimi esnasında yeni oluşmuş dokuda herhangi bir sulanma ve ağrı söz konusu olmaz (3)
BAL’IN ETKİSİ İLE İLGİLİ BİLİMSEL ÇALIŞMALAR
Son yıllarda bal, özellikle batıda ciddi anlamda bir çok araştırmanın kaynağı olmuş ve bu araştırmalarla da gün geçtikçe güvenirliği artmıştır. Bu araştırmalardan en çarpıcı olanı ise Yeni Zelanda Waikato Üniversitesinden Prof. Peter Molan’a ait bir çalışmadır. Prof. Molan’a göre bal, mikrop öldürücü özelliğinden dolayı bir antibiyotik ilaç olarak yara tedavisinde yan tesiri olmayan etkili bir ilaçtır. Yapılan deney ve araştırmalarda, balın, yara, yanık ve iltihapları temizlediği, kokuyu giderdiği, ağrıyı hafiflettiği ve dokuyu daha kısa bir zamanda iyileştirdiği belirtildi. Deney ve araştırmalarla tespit edilen balın bu tedavi edici özelliğinden dolayı, Yeni Zellanda’da balın ‘Medi Honey’ ve ‘Manuka Honey’ diye bilinen iki çeşidi, tedavide ilaç olarak resmi reçetelerde yer aldığı kayıt edildi. (1,2)
Yirmi yıl bal üzerindeki araştırmalarıyla bilinen Peter Molan’ın General Dentistry dergisinin 2001 sayısında yayınlanan makalesinde, balın, ağız ve damakta meydana delen yara, sinizüt iltihabı ve ağızda başka problemlerin tedavisinde, balın sahip olduğu fizik ve kimyasal özelliğinden dolayı önemli bir rol oynadığı belirtildi.
Burns dergisi 1996 yılında, yanık hastalığına maruz kalmış 100 hasta ile ilgili bir araştırma sonuçlarını yayınladı. Araştırmaya göre 50 hastanın yanıktan oluşan yarasına bal ile tedavi uygulanırken, diğer 50 hastanın yarası ise patates kabuğu ile tedavi ediliyor. Bir hafta sonunda yaraların % 90 tamamen mikroplardan arınmış olarak müşahede ediliyor, 15 gün sonra da yaraların % 100 iyileşiyor. Patatesle tedavi edilen yaralar ise, 15 günün sonunda ancak % 50 iyileşiyor.(6)
Support Care Cancer dergisinde yapılan başka bir araştırma ve deneye göre, baş ve boyun kanserine yakalanan 80 hasta iki gruba ayrılmış birinci grup hastalara radyoterapiden önce 20 gram bal veriliyor. Belirlenen süre sonunda, bal alan kanserli hastaların ağızlarındaki iltihabın % 75’i iyileşirken diğer grupta ise, iyileşme % 20 kalıyor.(7)
İngiltere, İtalya ve Rusya’da yapılan deney ve araştırmalarda, balın, müzmin böbrek hastalıklarına, kalbe, karaciğere, sinir ve göz hastalıklarına iyi geldiği, bal ile yapılan tedavilerde mükemmel sonuçlar alındığı belirtildi. Ayrıca, öksürüğe, baş ağrısına ve akşam yemeğinde yenmesi halinde uykusuzluğa iyi geldiği, sinirleri yatıştırdığı ve bazı organlarda meydana gelen gayri ihtiyari titremeleri giderdiği ifade edildi.
Ülkemizde 2004 yılında Yard. Doç. Dr. Ülkü Güneş Yapucu’nun balın yara bakımında etkinliğini araştırdığı çalışmasında; bal pansumanı uygulanan bası ülserlerinin (yatak yarası) iyileşme hızının rivanol+furocin pansumanı uygulanan ülserlere göre daha yüksek olduğunu belirtmiştir. (4)
DİNİMİZDE BAL
Bilim dünyası bala bu denli araştırıp övgüler yağdırırken, asıl övgü tabii ki balı insanlığa bahşedene olmalı. Allahu Teala Nahl Suresi 68. ve 69. ayetlerde baldan şöyle bahseder:
“Rabbin, bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve kurdukları çardaklardan evler edin! Sonra her çeşit meyvelerden ye de Rabbinin yollarında boyun eğerek yürü! Onun karınlarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir millet için ibret vardır.”
Bir çok hadiste Peygamber Efendimiz balın hem besleyici hem de şifa özelliğinden bahsetmiştir. Efendimiz bir hadis-i şerifte “İki şeyde şifa arayınız: Kuran ve bal (İbni Mace ve Hakim)” buyurmaktadır. Buhari’de yer alan başka bir hadiste de “Üç şeyde şifa vardır: Bal, kan aldırma ve dağlama, ancak ben ümmetime dağlamayı yasakladım.” şeklinde ifade etmektedir.
Bal üzerine bu kadar araştırmalar yapılıp etkinliği kanıtlanmışken, aynı zamanda ayet ve hadislerde övülüyor olması vazgeçilemez bir gıda olduğunu tekrar hatırlatıyor bizlere. Elbette şifa olan bal Allah’ın vahyederek arıların ürettiği baldır, şu anda piyasada bir kaçının teşhir edilmesiyle birlikte bal diye bilip yediğimiz maddenin aslında mısır şurubu olduğunu ve içerisinde bir çok kimyasal madde bulunduğunu da öğreniyoruz.
Kullanımı 5000 yıl önceye dayanan balın hakkettiği değeri bulması ve üzerindeki ticari kaygılardan arınmış doğal bala kolay ulaşılabilme dileği ile…
Kaynaklar
Molan P (1996) Antibacterial Properties of Honey, Hivelights V:15(1), 19
Molan P (1998) Honey as a dressing for wounds, burns and ulcers: a brief review of clinical reports and experimental studies. Primary Intention; 6(4):34-43.
Molan P (2001a) Potential of honey in the treatment of wounds and burns, American Journal of Clinic Dermatology 2(1):13-19.
Yapucu Ü (2004) Bası Ülserlerinin Tedavisinde Bal Pansumanının Etkisinin İncelenmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir
General Dentistry Journal,2001
Burns Journal, Volume 24, Issue 2, March 1998, Pages 157-161
Support Care Cancer Journal Volume 14, Number 1 (2006) 91-97 11(4):242–248 44