Gerçek Hayat Dergisi, 16 – 22 Ocak 2009 Ümmühan Atak ummuhanatak@mynet.com (Sadehayat.com)
Peygamberin İzinde Şifa Aramak… Ama Nasıl?
Reçetelere hapları, ilaçları, şurupları yazan ‘modern tıp’ doktorlarının, halk arasında ‘alternatif tıp’ olarak bilinen bir takım otları, ‘kaynatma, kurutma, ezme … ‘ gibi yöntemleri tavsiye edenlere sıcak bakmadığı ortada. Alternatif tıp denilen şey öyle bir şey ki, yer yer Peygamber Tıbbı denilen Tıbbı Nebevi’ye de uzanıyor elleri. Tıbbı Nebevi’ye gelince… Bugün Tıbbı Nebevi denildiğinde gördüklerimizin çoğu, birilerinin cebini dolduruyor. İçinde “Peygamber-Kur’an-Hadis-Sünnet” gibi öğeler de barındırdığı için işi kolay. Sömürüye açık insanlar yeterince var çünkü.
B ir kilo pamuk mu daha ağırdır yoksa bir kilo demir mi? Ya da şöyle soralım; iki kere hapşırınca doktora koşup vücudunu antibiyotikle doldurana mı yazıktır yoksa dayanılmaz acılar çekerken doktora gitmek yerine nane limon kaynatmaktan öteye geçmeyene mi?
İkisinin de cevabı aynı olsa gerek.
Fakat çocukluğumuzda epey bir kafa yorduğumuz ve cevabı öğrenince de iyice sarsıldığımız bulmacaya, bir baskülle son noktayı koymak mümkün. “Yahu, ikisi de aynı ağırlıkta bunların. Pamuk da iki kilo, demir de!”
Fakat diğeri, yani koskoca modern tıp ile alternatif tıbbı karşı karşıya getiren sorunun cevabı, iki uçlu. Bir taraf, “Kesinlikle modern tıp!” derken, diğer taraf, ”Tıp mıp hikâye… İşte bu otları kurutup-kaynatıp suyunu içerseniz turp gibi olursunuz.” diyor.
Modern tıpçılar alternatif tıpçıları, alternatif tıpçılar modern tıpçıları pek sevmiyor. (Hiç sevmiyor aslında) Günün birinde bir doktorla bir alternatifçinin yanında öksürecek olursanız (Maazallah), haliniz harap. (Kafiye olsun diye değil .. .) Harp bile çıkabilir o ortamda.
Hayatını bu şekilde ‘uç’larda geçirmekten kaçınanların ‘yakalandığı’ an ise işin içine ‘dini tanımların’ girmesi.
Misal; Peygamber Tıbbı. Tıbbı Nebevi.
“Akıl sahibi hiçbir insan üç tip bilgiyi terk edemez; kendisiyle gelecek hayat için tedarik elde edebileceği bilgi, [karşılığında] imanını tesis etmede ona yardım edecek dünyevi hayatını inşa edebileceği bilgi ve üçüncü olarak ise hastalıklarını iyileştirmede yardım edebilecek böyle bir tıp bilgisi.” (El-Ahnaf b. Kays)
PEYGAMBER TIBBIYLA PARA KAZANMAK
Tıbbı Nebevi denildiğinde akla, Peygamber Efendimiz’in tavsiye ettiği ve hatta bizzat uyguladığı bir takım terkiplerin, karışımların yazılı olduğu kitaplar gelir. Hemen her evde bu kitaplardan vardır. Siz de bakın. İçinde, “Bal, her derde devadır. Öylesine ‘her derde devadır’ ki, vücudunda zerre kadar bal var iken ölmüş kişi, CENNETE GİDER!” yazıyor olabilir. Üstelik Hazreti Muhammed imzasıyla! Evet, uydurma hadisler. Biraz daha fazla bal satmak, biraz daha fazla kitaba imza atmak, biraz daha fazla ün salmak için işlenen bir suç. Hadis uydurma suçu.
Kitapçıların raflarını süsleyen, afili kapakları ve cezp edici isimleriyle okurların dikkatini çeken bu kitaplar, epeyce alıcı buluyor. Mutfakta ne varsa, hepsi değer kazanıyor. Daha önceden kıymeti bilinmeyen veya farkına varılmayan nane, karabiber, ceviz, nohut… Hemen hepsiyle ilgili bir Hadis ve bir takım terkipler… Bunları uygulayan, soğuk algınlığından kurtulabilir, boyu uzayabilir, saçları dökülmez, çıbanları iyileşir …
“Namazlar, kalp, mide ve bağırsak ağrılarından kurtulmaya vesile olabilir…” (Ez-Zehebi)
“Allah, her hastalığın bir şifasını indirmiştir” veya “Her hastalık için bir ilaç vardır, öyle ki mevcut bir hastalığı bir ilaç iyileştirirse, sağlığa kavuşma Allah’ın izniyle olmuştur.” diyen Hazreti Peygamber Efendimiz, “Çörekotu cehennem ateşinden korur” da demiş olabilir mi hakikaten?
TIP TEDAVİSİNİ TERK ETMEK?
Hazreti Peygamberden gelen tıpla ilgili hadisler, üç ayrı kategoride inceleniyor. Hastalık durumlarında tıbbi tedaviyi teşvik eden ve teferruatlı sağlık ilkeleri vermeyi hedefleyen hadisler; tedbiri vurgulayan hadisler ve Nebevi Tıp literatürüne giren hadisler. “Bedenin kişi üzerinde hakkı vardır” buyuran Hazreti Muhammed’in (AS), hacamat (kan aldırma) konusunda tavsiyeleri olduğu yaygın bir bilgi. Hakeza, bal için de.
Peygamber Efendimiz, aşırı yemekten kaçınarak, bugün ‘koruyucu’ tıbba da şekil veren alışkanlığı örnek olarak sunar bizlere. Vefatından kısa bir zaman önce rahatsızlandığı vakitlerde hekimler tarafından tedavi edilir ve bu da hekimlerin/tıp ilminin önemine verdiği değerden/önemden ileri gelir. Peygamberimiz, Tıbbı Nebevi’yi tavsiye edenlerin aktardığı, “Tıp tedavisi caiz olmakla birlikte tedaviyi terk etmek evladır” demiş midir?
Veya, tedaviden uzak durulması gerektiğini anlatıp, “Benim ümmetimin şehitlerinin çoğu yatakta ölenlerdir.” … demiş midir?
Tıbbı Nebevi’nin neden ortaya çıktığına dair küçük bir not ‘Tıbbı Nebevi literatürünün en önemli şeyi, karışım ilaçlara karşı, basit ilaçların tercih edilmesidir. Klein Franke’ye göre bunun sebebi, birinci tür ilaçların, İslam hukuku tarafından yasaklanmış katkı maddelerini içermesi ihtimalidir… Gerçek sebep, karışım ilaçların daha fazla yan etkiye sahip olma ihtimalinin varlığı gibi görünmektedir. Fakat bu, karışım ilaçların genel anlamda kemali olarak reddini tam olarak açıklamamaktadır… Tıbbı nebevi, bu tür katkı maddelerinin mesela zehirlerin tek başına kullanıldıklarında büyük zararlar ve hatta ölümlere neden olabileceği gerekçesiyle tıpta kullanılmalarına karşı büyük bir hoşnutsuzluk sergiler: (Fazlurrahman-İslam’da Tıp Geleneği)
“Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz” Hadis-i Şerif*
Not: Burada ifade edilmek istenen bir Hadis-i Şerif değildir. Sanırız Ümmühan hanım dizgide bir hata yapmış.
Araf suresi 31. ayet: Ey Adem oğulları, her mescide gittiğinizde süsünüzü tutunun, yiyin, için; ancak israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.
Faruk Günindi (Sade Hayat Derneği Başkanı)
Gerçek Şafi Allah’tır, Hekim Avutur
Sade Hayat Derneği nedir, neden kuruldu? Alternatif tıp mıdır ilgi alanı?
Hayır, alternatif tıpla ilgilenmiyoruz. Doğal, sağlıklı, temiz, helal yiyip içmeye gayret ediyoruz. Daha çok bizim yaşam alanımızı, bilgi adına, yaşanabilir kılmaya yönelik hizmetler vermek istiyoruz. Bu yaşam tarzı yeni bir yaşam tarzı değil, unutulmuş olan yaşam tarzıdır. Peygamber Efendimiz açıkça belirtiyor; “Sade hayat imandandır” diye. Maddi manevi ağırlıklardan kurtulmak lazım. Bu aslında herkesin amacı. Biz bunu biraz daha somutlaştırmak istiyoruz.
Alternatif tıp ne peki, sizin için?
Alternatif tıbba bakış açımız şu; doğal bitkiler alternatif değildir! Gerçek olan onlardır. Alternatif dediğiniz zaman, bir şeyi doğru kabul edip diğerini onun yanına koyuyorsunuz. Çörekotu alternatif olamaz.
Sade hayata olan ilginiz şahsi sebeplerle ortaya çıktı anlayabildiğim kadarıyla?
Sebebi bilinmeyen bir alerjim vardı. Bunlardan kurtulabildim. ‘Psikolojik’ denmesine rağmen iki yıldır ilaç kullanıyordum, yeni tedaviler deniyordum. Onlar da kısa sürede neticelendi. İlaç kullanıyordum, işe yaramıyordu. Hepimiz aslında doğal şekilde tedavi olmuş insanlarız. Birçoğumuzda veya ailemizde bir-takım hastalıklar vardı. Tıbbı Nebevi’nin gösterdiği yolda tedavi olduk.
En son ne zaman grip oldunuz? İlaç aldınız mı mesela?
Bu şekilde tedavi olmaya başladığımdan beri hiç ilaç almadım.
Bir tane aspirin bile mi?
Bir tane aspirin bile.
Tıpçılarla aranız nasıl? Kavgalı mısınız?
Yok, kavgalı değiliz. Kendi işimize bakıyoruz. Başkasına saldırmak durumumuz yok.
Farklı kürler uygularken, insanın direncinin iyiden iyiye zayıfladığı ve ölümle bile sonuçlanan olumsuz hikayeler yaşandığı yönündeki iddialar… ?
Yaklaşık iki buçuk yıldır bu topluluğun içindeyim. Bu sebeple ölen bir kişiye bile rastlamadım. Aidin Salih Hanım kendi kitabında da ölüm hakkında ne düşündüğünü açıkça söylüyor. “Bu tedavi sizi ölümden kurtaracak” demiyor zaten. “Uygulanan tedavi daha uzun yaşamak için değil daha temiz ölmek için uygulamalı.” diyor.
Tıbbı Nebevi tanımınız?
Tıbbı Nebevi, ‘alternatif tıp’ olarak görülüyorsa üzülürüz. Nebevi yaşam tarzının tıbbıdır burada kastedilen. Tıbbı Nebevi’de ilk tavsiye edilen şey sabırdır. Hastalık ortadan kaldırılması gereken bir şey değil, bir şeylerin ‘karşılığı’dır. EI Cezviye 14. asırda bu bilgileri bir araya topluyor ve buna isim veriyor. Bu aslında bir hayat tarzının sonucudur. Müslüman doktorların ‘ruh ve beden hastalıkları’ diye iki ayrım yapması bile İslam doktorlarının 18. yüzyıla kadar Batı tıbbının fark etmediği bir şey. “Deva arayınız” diyor Peygamberimiz ve hatta kendi tavsiye ettiği ilaçlar var. Şimdiki gibi karmaşık ilaçlar değil, çok sade, basit… Bal mesela… Gerçek Şafi Allah’tır, hekim ancak avutur.
Hayri Kırbaşoğlu (İlahiyatçı):
Tıbbı Nebevi Vahiy Ürünü Değildir
Peygamberimizin tedavi konusunda söylediği rivayetlerle farklı tutumlar var. Bir takım İslam uleması bunların Peygamberin Peygamberliğinin bir parçası olarak, vahiyle bağlantılı olabileceğini kabul ediyorlar. Bazıları da bunun Peygamberlikle doğrudan alakası olmayan, sadece Peygamberimizin çevre kültürden edindiği bilgileri aktardığı söyleniyor. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda bu konuda benzer yaklaşım sergileniyor. Mesela ‘sineğin bir kanadında zehir diğerinde panzehir olduğuna’ dair rivayetleri bilimsel verilerle ispatlama çabaları görülüyor… Mesele tartışmalı.
Koruyucu tıbbın önemi
Tıbbı Nebevi’nin ilgilendiği alan bir de koruyucu tıp. Aşırı beslenmeden kaçınmak tavsiye ediliyor. Ki obezite bugün de önemli bir problem “Âdemoğlu mideden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Ama ille dolduracaksa üçte birini su, üçte birini yemek ve üçte birini hava boşluğuna bıraksın”, şeklinde fevkalade güzel prensipler vardır.
Çörekotunun her derde deva olduğu gibi rivayetler var. Bunları dış anlamıyla değil de, çok yararlı olduğu şeklinde anlamak lazım “Kanser başta olmak üzere her derde deva olur” gibi ifadeler doğru değil.
Öte yandan, Peygamber Efendimizin çok önemli bir sözü var. Müslümanların üzerinde durmadığı; “Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz diyor. “Hiçbir hastalık yoktur ki onun çaresi indirilmemiş olsun” diyor. “Tıbbi Nebevi tamamen kutsaldır ve vahiy ürünüdür” demek doğru değil. Peygamberimiz zamanında tedavi imkânları sınırlıydı ve en iyi tedavi yöntemi olarak ‘dağlama’ uygulanıyordu Bugün dağlama yerine antibiyotikler kullanılıyor.
Hazreti Muhammed (AS), hacamat (kan aldırma) yöntemini tavsiye eder. Bal kullanımının önemini vurgular. Bazı mide hastalıkları için kepek, süt ve baldan yapılan bir içeceği hem kendisi kullanmış ve hem de diğer insanlara salık vermiştir. Fakat İbn Haldun’un söylediği gibi bu tıbbi reçetelerin veya telkinlerin illa da Peygamber’in buluşları olduğuna ve eski Arabistan tıbbının bir parçası olmadığına inanmak için bir sebep yoktur. Örneğin hacamat Arabistan’da yaygındı. Fakat daha sonraları birçok insanın algıladığı gibi, kesinlikle bu reçetelerin Peygamber’in dini vazifesi/misyonu ile bir ilgisi yoktur… Hz. Peygamber’in, yaraların tedavisi için Araplar arasında yaygın olan dağlama usulünü yasakladığına dair hadisler vardır. Fakat aynı zamanda Hz. Peyg’amber’in onu emrettiğine, hatta savaşta yaralanan kişiler üzerinde bizzat kendisinin uyguladığına dair hadisler de vardır. Bunu yasaklayan hadis şartlıdır. Bu hadise göre Hz. Peygamber kesin olarak şöyle demiştir. “[her ne kadar sağlığa kavuşturan bir şeyse de] ben cemaatimi dağlamadan men ediyorum” (Fazlurrahman-Tıbbı Nebevi)
Peygamberimiz’e atfedilen Hadislerden…
- “Birçok insanın kıskandığı iki nimet vardır; sağlık ve üzüntüden beri olma.”
- “Allah’ın bazı kulları var ki, Allah onları hastalıktan ve öldürülmekten korur, onların sağlık içinde yaşamalarına ve ölmelerine vesile olur ve onlara şehitlerin mertebesini ihsan eder”
“Tıp, faydaları büyük, asalet, prestij ve şöhreti kabul edilmiş, kökleri Kitap [Kur’an-ı Kerim]’ta ve Nümûne [Sünnet]’de tesis edilmiş bir ilimdir” (15. yüzyılın başında yaşayan tıp bilgini el-Ezrak Teshîlu’l-Menafî)
“Her Müslüman’ın üzerine, onu Allah’a yaklaştıracak her türlü mümkün yolla Allah’a yakınlığı aramak ve itaatkar bir şekilde Allah’ın emirlerini yerinme getirmek için elinden gelen gayreti sarf etmek farzdır. O halde bu tip vasıtaların en faydalısı ve Allah’a yaklaşımların en keskin sonuç vereni – O’nun doğrudan emirlerine itaat ettikçe ve açık yasaklarından kaçındıktan sonra –sağlıklarını korumada ve hastalıklarını tedavi etmede, insanlığa faydalı olmaktır. Çünkü sağlık,” (Ez-Zehebi – Tıbbı Nebevi)
“Kişi sağlığını koruyabilmek için biraz [temel] tıp bilgisine sahip olmalıdır. Böylece sahte hekimler onun sağlığını bozamayacaktır.” (Hidâyetü’l-Müteallimîn – miladi 10. yy)