Hacer Salih (sadehayat.com)
Son dönemlerde yaygın görüş anne sütünün en az 6 ay alınması yönündeyken Norveçli bilim adamları bu süreyi 4 aya düşürme taraftarı.
Araştırmayı yapan uzmanlara göre, bebeklerin beyin ve sinir sistemi gelişiminin geri kalması ile B12 vitamini eksikliği arasında bir bağlantı söz konusu. Doğumdan 2-3 ay sonra anne sütünde B12 vitamininin azaldığını söyleyen uzmanlar, daha erken ek gıda vermeye başlayarak, bebeklerde bu eksikliğin giderileceğini iddia ediyorlar.
Geleneksel Tıp Hekimi ve Gerçek Tıp kitabının yazarı Aidin Salih ise bu konu hakkında şunları söylüyor:
“B12 vitamini kalın bağırsaklarda üretilen bir vitamindir. Vitamin eksikliğinden korunmak için öncelikle bağırsakların sağlığını muhafaza etmek gerekir. Katkılı gıdalar, antibiyotikler, sezaryenle doğum, aşılar ve kimyasallar bağırsak florasını korkunç derecede bozar. Bu durum birçok problemin yanı sıra vitamin eksikliklerine de yol açar.
Daha dişleri bile çıkmamış olan bebeklere hazmedilmesi mümkün olmayan suni gıdaları vermek; metabolik atıklara, omurga deformasyonlarına, kemik gelişimi bozukluklarına, en önemlisi de böbrek yetmezliğine yol açar. Böbrek yetmezliği ileri yaşlarda kolestrol dengesizlikleri, şeker ve tansiyon, cilt hastalıkları, kilo, romatizmal hastalıklar, haşimato, obezite gibi hastalıklara zemin hazırlar.
Sağlıklı bağırsaklara sahip bir insanın B12 vitamini için tahıl, sebze bilhassa yeşillikler ve kırmızı et tüketmesi yeterli olacaktır. Ancak bağırsak florası sağlıklı değilse bu gıdaların fayda görülemeyebilir..”
Müslümanlar olarak biz şuna inanıyoruz ki, anne sütü ile beslenen bebeklerin gerekli vitaminleri alabilmesi ne annenin beslenmesiyle, ne de erken ek gıdaya başlanmasıyla bağlantılı olamaz. Allah (c.c) her evladın kendi rızkıyla dünyaya geldiğini bildirmiş, çocukların 2 yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi gerektiğini apaçık ayetlerle emretmiştir. Elbette bizi yaratan Rabbimiz, hayatın başlangıcında ihtiyacımız olan tüm gıdaları anne sütüne yerleştirmiştir. Eğer anne sütünde bir dönemden sonra bazı vitaminler azalıyorsa, bu bizim için en hayırlı olandır. Aksini düşünmek rızık verende ve rızıkta hata aramaktır.
Söz konusu vitamin eksikliğine dayanarak bebekleri anne sütünden kısmen de olsa mahrum bırakmak ve hazmedemeyeceği gıdalar yedirmek, aslında Allah’ın kanununa müdahale ve aynı zamanda büyük bir zulümdür.
İnsanoğlu yaratılma sürecinin her safhasında haddini aşarak Allah’ın kanunlarına, tabiatın düzenine müdahalede bulunmaktadır. Anne karnındaki bebeklerin sezaryenle alınması, doğum sonrası eksik vitaminleri tamamlamak düşüncesiyle aşılanması, 4 aydan sonra anne sütü yetersiz kaldığı için ek gıdaya başlatılması hep bu tavrın sonuçlarıdır.
Bizler, insanın “ahsen-i takvim”de yaratıldığını unuttuk. Allah’ın sistemine güvenmeyerek, bu sisteme müdahale cüretinde bulunduk. İlahi kanunlara sahip çıkalım ve bir annenin bu kanunlara sadakati karşılığı nail olacağı sevabı hatırlatmakla bitirelim.
Abdurrahman b.Avf'tan (r.a) nakledilen bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v) söyle buyurmuştur:
“Bir kadın hamile kaldığında onun için gündüz oruçlu, gece namazlı, Rabbi'ne gönülden teslim olmuş mücahid sevap ve mükafatı gibi manen kazanç sağlayan bir durum hâsıl olur. Doğum ağrısı tuttuğunda hiç kimse onun ne kadar sevap ve mükâfat kazandığını hakkıyla idrak edemez. Çocuk doğunca bebeğe süt emziren anasına, her süt emzirişinde bir canlıyı ihya etmişçesine sevap verilir. Çocuk büyüyüp memeden kesilme zamanı gelince vazifeli melek annenin her iki omuzuna vurarak der ki: Hiç günahın kalmadı, pak oldun. Haydi, işe günahsız olarak başla!”
Kaynaklar:
- Aidin Salih, Gerçek Tıp – Yitik Şifanın İzinde, Sade Hayat Yayıncılık, 2012
- http://www.vg.no/helse/artikkel.php?artid=10127852
- Camiu'l-Elhadis, Kenzül-Ummal