Fatma Sarıaslan (sadehayat.com)
“Anneler, çocuklarını iki tam yıl boyunca emzirirler; bu hüküm, emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir…” (Bakara,233)
“Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü. Bana, annene ve babana şükret; dönüşün ancak Banadır, dedik.” (Lokman,14)
“İnsana Biz, anne ve babasına iyilik etmeyi emrettik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Onun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır …” (Ahkaf,15)
Bebeğin ilk maması anne sütüdür. Yeryüzünde onun muadili hiçbir besin yoktur. Aslında yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bebek beslenmesi ile ilgili hükümlerin olması konunun önemine dikkat çekiyor. Günümüzde bebeğin ilk altı ay yalnız anne sütü ile beslenmesinin, emzirmenin en az iki yaşına kadar sürdürülmesinin hem bebek ve hem de anne için faydaları bilimsel verilerle ispatlanmıştır. Akademik araştırmalar emzirmenin bebeğin fiziksel/bedensel ve ruhsal gelişimi için son derece önemli olduğunu vurguluyor. Aynı zamanda anne sütünün bağışıklık sistemini güçlendirerek bebeğin gelecekte daha dirençli bir vücuda sahip olmasını sağladığı bilinmektedir.
Ne acıdır ki, anne sütünün bilinen tüm faydalarına rağmen günümüzde hala hazır mamalar tüketiliyor. Her şeyi tüketmek üzerine kurulu olan düzen için bebekler bitmek tükenmez bir “müşteri” kitlesidir ve bebek mamaları da satışı her zaman mümkün kılınabilecek eşsiz bir üründür. Hatta hedef kitle “devam sütü” gibi yapay zorunlulukların icadıyla daha da genişletilmektedir.
“Taklit Gıda” Gıda Olamaz!
Bebeklere güvenle verebileceğinizin söylendiği mamalarda neler bulunduğunu biliyor musunuz? Potasyum hidroksit, kalsiyum karbonat, kalsiyum hidroksit, kalsiyum klorür ve nicesi… Anne sütünü taklit edebilmesi için hazır mamalara birçok vitamin ve mineraller, kimyasallar, tatlandırıcılar, sentetik proteinler ilave edilmektedir. Hazır mamalarla beslenen bir bebek her öğünde bu yapay ve zararlı maddeleri yavaş yavaş vücuduna alır.
Sindirim ve savunma sistemi henüz tam olarak gelişmemiş ve yetişkinlere oranla çok daha hassas bünyeye sahip olan bebekler bu yapay gıdalardan ciddi ölçüde zarar görebilir. Gelişim sürecinde olan bebekler için gıdalar vücuttaki doku ve organların özellikle de kalp, beyin ve böbrek gelişiminde kullanılmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında, katkı maddeli mamaların çocuk sağlığını ne denli olumsuz etkileyebileceği açıktır.
Organik bebek mamalarının diğerlerinden daha “masum” olduğunu iddia etmek ise anlamsızdır. ABD’deki Dartmouth Üniversitesi’nde Brian Jackson ve ekibi tarafından yapılan araştırmada 17 farklı hazır mama analiz edilmiştir. Bunlardan organik olduğunu iddia eden mamalarda “organik kahverengi pirinç şurubu” bulunduğu ve bu maddenin diğer mamalarda bulunan arsenikten 20 kat daha fazla arsenik içerdiği tespit edilmiştir.[1]
Kilolu Bebek Sağlıklı Bebek Demek Değildir!
Ülkemizde 1968’den bu yana her beş yılda bir yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008’e göre; Türkiye’de emzirme son derece yaygın bir uygulamadır. Bu uygulamanın ne kadar bilinçli yapıldığını istatistiklere bakarak yorumlamak mümkündür.
Türkiye’de çocukların tamamına yakını (% 97) değişen sürelerle emzirilmişlerdir. Ancak yine aynı araştırma göstermektedir ki, emzirme yaygın olmasına rağmen, sadece anne sütü ile besleme alışkanlığı arzu edilen seviyede değildir. İstatistiklere göre ilk altı ayda her beş çocuktan yalnızca ikisi ek gıda almadan anne sütü ile beslenmektedir.[2] Ayrıca ülkemizde ek gıdaya çok erken yaşlarda başlanması da ayrı bir sorun. Hayatın ilk ayında bebeklerin % 69’u sadece anne sütü ile beslenirken % 30’u doğumdan sonra ilk iki ay içerisinde ek gıdalara başlatılmaktadır.
Tüm bu verilerin en çarpıcı sonucu ise altı aydan küçük ve emzirilen çocukların yüzde 25’inin hazır maması almış olduğudur. Hazır mama kullanımı 6-7 aylık bebeklerde % 46 ile en yükseğe çıkmaktadır. Hazır mama, bebek büyüdükçe verilen diğer süt çeşitleriyle birlikte, yaşamın ilk aylarında çok yoğun bir biçimde kullanılmaktadır.[3]
Ülkemizdeki mama kullanımının bu denli yaygın olmasının altında yatan en önemli faktör ise toplumda hâkim olan “hızlı kilo alan bebekler ve ortalamanın üzerinde kilosu olan bebekler sağlıklıdır” görüşüdür. İlk bakışta halka ait gibi görünen bu görüşün mimarları ne yazık ki çoğu zaman doktorlardır… Oysa yapılan bir araştırmada, inek sütü temelli bebek mamaları ile beslenen bebeklerin anne sütü ile beslenen bebeklere göre daha hızlı oranda kilo aldıkları ve ilk yıllarda hızlı kilo alan bebeklerin de ilerleyen yaşlarda obezite, diyabet ve diğer hastalıklara yakalanma risklerinin zayıf olan bebeklere göre daha yüksek olduğuna dikkat çekilmektedir.[4] Bu da bilimsel verilerin halka ulaşmadığının, bilimselliğin bu kadar ön planda tutulduğu çağımızda doktorların ve halkın gelişmelerden ne denli habersiz kaldığının üzücü bir delilidir.
Hazır mama ile beslenme ‘gerekliliğini’ tetikleyen başka bir unsur da ‘sütüm yetmiyor’ düşünceleridir. Bebeğin her ağlamasını açlığa bağlamamak gerekir. Sütünün yetip yetmediği konusunda zaten tereddütleri olan anne, etrafındaki yakınları bebeğin anne sütünün yetersiz kaldığı için ağladığını söylediklerinde iyice paniğe kapılır; bu da süt üretimi gerçekten azaltır. Toplumumuzda hemen her anne maalesef bu malum fasit daireyi yaşıyor. Anne sütünü azaltan en önemli faktörlerden biri de günlük yaşantımızda kullanılan kimyasallardır. Ne yazık ki bunun üzerinde kimse durmaz, yaşam kalitesini değiştirmeye çalışmaz… Halkın büyük bir kesimi en kolay olan çözüme yönelir; Formül Mamalar!
Bir yaşından önce bebeklere bal verilmeyeceği yönündeki o bildik “yasak” aslında bebek mamalarının önünü açmaktan başka bir işe yaramıyor. Oysa muhtelif nedenlerle anne sütünden mahrum kalan bebekler için alternatif pratik çözüm yolları var. Örneğin; hakiki bal! Anne sütü alamayan bebeklere ilk iki hafta, bire iki ölçek oranında su katılarak kaynatılmış doğal süte (40 dereceye kadar soğutulduktan sonra) 1-2 damla bal eklenerek verilebilir. İki haftadan sonra eşit miktarlarda suyla süt, yarım çay kaşığı zencefil ile kaynatılıp, (yine (40 dereceye kadar soğutulduktan sonra) 120 grama yarım çay kaşığı bal olacak şekilde balla karıştırılarak bebeğe verilebilir.[5]
Acaba hazır mama diye bir şey olmasaydı bütün ‘sütüm yetmiyor’ diyen annelerin bebekleri ölecek miydi dersiniz?
Anne Sütü Bu kadar Önemliyken Süt Bankası Neden olmasın(!)
Bu türden alternatif çözümlerin ötesinde, anne sütünün yetersizliği durumunda uygulanan en kadim yöntem sütanneliği yani, bebeğe başka bir annenin sütünün verilmesidir. İslam Tıbbı ve kültüründe bu husus sadece anne sütünün fiziksel olarak bebeğe verilmesinden öteye geçerek, bebek ve sütannesi arasında manevi bir bağ da kurulmaktadır. Eski toplumlarda bir annenin sütünün yetersizliği, insanları birbirine bağlayan sütannelik gibi sosyal ve pratik bir çözüme dönüşmektedir.
Bu çözüm Batı’nın da ilgisini çekmiş ve zamanla “süt bankası” gibi parlak bir fikre dönüşmüştür. Fikrin eski medeniyetlerin de sütanneliğe çok önem verdiği delillerine dayandırılması da ikna ediciliğini arttırmaktadır. Medeniyetimizde sütkardeşliği ve sütanneliği gibi manevi bir karşılığı olan bu uygulama, Batı’da gelişigüzel şekilde ‘ihtiyaç varsa hemen kapatalım, bunu da ürettiğimiz çağdaş çözümlerle kontrol altına alalım’ felsefesi altında hayata geçirilmektedir. Sütkardeşlik hem sosyal, hem de İslami açıdan çok hassas bir konudur. Bilimsel açıdan da ne gibi tehlikeler doğurabileceği anlaşılmadan böyle bir girişimde bulunulması bilimin ürküten cüretinin sonucudur.
[1] Brian P. Jackson, Vivien F. Taylor, Margaret R. Karagas, Tracy Punshon, Kathryn L. Cottingham, “Arsenic, Organic Foods, and Brown Rice Syrup”, Environmental Health Perspectives, Cilt: 120, Sayı:5, ss. 624, Mayıs 2012. Çalışmanın tam metni için bkz. http://ehp03.niehs.nih.gov/article/fetchObjectAttachment.action;jsessionid=2DD143EF21A482AAC0D5C3AE7BABEA95?uri=info%3Adoi%2F10.1289%2Fehp.1104619&representation=PDF
[2] Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008 (TNSA-2008),, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, Ekim 2009, s. 177. Tam metin için bkz. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2008/data/TNSA-2008_ana_Rapor-tr.pdf
[3] Ibid, s.176.
[5] Aidin Salih, Gerçek Tıp: Yitik Şifanın İzinde, İstanbul: Yazı Yayıncılık, 2008, s. 386.